BBC Güvenlik Muhabiri Frank Gardner’ın, İsrail’in İran’a yönelik saldırısı ve bunun bölgedeki etkilerinin neler olabileceğine dair analizinden bir bölüm derledik.
İsrail, İran’a yönelik saldırısına “Yükselen Aslan Operasyonu” adını verdi.
Bu eşi benzeri görülmemiş harekat, daha önce gerçekleştirilen harekatların tümünden çok daha kapsamlı ve iddialı.
Geçen yıl İran ile yaşadığı iki füze ve insansız hava aracı saldırısı da dahil.
İran için ise bu, 1980-1988 arasında Irak ile savaşından bu yana topraklarına yönelik en büyük saldırı.
Şafak sökmeden önceki en karanlık saatlerde İsrail Hava Kuvvetleri, sadece İran’ın nükleer programıyla bağlantılı tesisleri değil, ülkenin hava savunma sistemlerini ve balistik füze üslerini de hedef aldı. Böylece İran’ın misilleme kabiliyetini azalttı.
İsrail’in yurt dışı istihbarat servisi Mossad için çalışan ve İran’da gizlenmiş ajanlar ağı, askeri komutanlar ve nükleer bilim insanlarının kilit isimlerinin tam yerlerini belirlemeye yardımcı olduğu bildirildi.
Mossad’ın bu saldırı kapsamında İran içinden insansız hava araçları fırlattığı bildirildi. Bu operasyonun ana hedefleri Natanz’daki nükleer zenginleştirme tesisi ve IRGC’ye ait üslerdi. İsrail askeri planlamacıları için bu, uzun zamandır beklenen bir şeydi.
Bundan sonra ne olacak?
İsrail’in bu operasyonla ne istediği açık: En azından İran’ın nükleer programını yıllarca geriye götürmeyi hedefliyor. Tercihen programı tamamen durdurmak istiyor.
İsrail’in askeri, siyasi ve istihbarat çevrelerinde, bu operasyonla İran liderliğinin zayıflayacağını ve tamamen çökeceğini, bölgede artık tehdit oluşturmayan daha iyi niyetli bir rejimin kurulacağını umut edenler de vardır. Bu, onlar açısından hayal olabilir.
ABD Başkanı Donald Trump, saldırının yapıldığı gün, İran’ın anlaşmayı kabul etmek için “ikinci bir şansa” sahip olduğunu söyledi.
ABD ile İran arasındaki nükleer müzakerelerin altıncı turu 15 Haziran Pazar günü Umman’ın başkenti Maskat’ta gerçekleşecekti, ancak İsrail bu görüşmelere pek önem vermiyor.
Rusya’nın Ukrayna ile barış görüşmeleri konusunda Trump’ı oyaladığı suçlaması gibi, İsrail de İran’ın burada aynı şeyi yaptığını düşünüyor.
İsrail, bunun İran’ın geliştirdiğinden şüphelendiği nükleer silah programını ortadan kaldırmak için en iyi ve muhtemelen son şansı olduğunu düşünüyor.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) kıdemli politika uzmanı Ellie Geranmayeh’e göre, “İsrail’in İran’da bir gecede gerçekleştirdiği eşi görülmemiş saldırılar, Başkan Trump’ın İran’ın nükleer programını kontrol altına alacak bir anlaşma yapma şansını ortadan kaldırmak için tasarlandı”.
“Saldırıların zamanlaması ve büyük ölçekli olması, görüşmeleri tamamen rayından çıkarmak amacını taşıyor” diyor.
Nükleer silahlanma yarışı riski
Ancak burada daha da büyük bir risk var. İsrail’in operasyonu hala geri tepebilir ve nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir.
İran’ın güvenlik kurumlarındaki sertlik yanlısı şahinler, uzun zamandır İsrail veya ABD’nin gelecekteki saldırılarına karşı en iyi caydırıcılığın nükleer bomba edinmek olacağını savunuyorlar.
Libya ve Kuzey Kore liderlerinin farklı kaderlerini dikkate almış olmalılar.
Libya’nın lideri Albay Muammer Kaddafi, 2003 yılında kitle imha silahları programını bıraktı; sekiz yıl sonra, Batı’nın hava gücüyle desteklenen Arap Baharı protestoları sonucu devrildi ve bir hendekte ölü bulundu.
Buna karşılık, Kuzey Kore tüm uluslararası yaptırımlara karşı gelerek, potansiyel saldırganları iki kez düşündürecek kadar güçlü bir nükleer savaş başlığı ve kıtalararası balistik füze cephanesi oluşturdu.
İsrail’in Yükselen Aslan Operasyonu’nun vereceği hasarın boyutu ne olursa olsun, İran rejimi daha önce de olduğu gibi buradan sağlam çıkar ve ayakta kalırsa nükleer bomba yapma ve hatta test etme yarışını hızlandırma riski var.
Böyle bir durumda, Suudi Arabistan, Türkiye ve muhtemelen Mısır da nükleer silaha ihtiyaç duyduklarına karar verip, Ortadoğu’da neredeyse kaçınılmaz olarak bir nükleer silahlanma yarışı başlayacaktır.