Ferit PARLAK
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve madencilik ve enerji sektörüne ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifi ile maden yatırımları hızlanacak, keyfi olarak atıl bırakılan madenler ise ekonomiye kazandırılacak. Teklif aynı zamanda sektörün sorumluluklarını da artırıyor.
Kanun teklifini DÜNYA’ya değerlendiren Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı (YMGV) Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yücel, maden üreticilerinin de teşvik sistemine dahil edilmesi gerekliliğine dikkat çekti. Yücel, “Yapılması planlanan kanuni düzenlemeler üretimi artırır. Madencilik sektörünün teşvik kapsamına alınması ise yatırımları ve verimliliği hızlandırır” dedi.
“Madenleri atıl bırakma devri son buluyor”
Kanun teklifiyle ilgili açıklama yapan Yücel, “Madenleri atıl bırakma devri son buluyor. Düşünülen maddeler, üreticiler olarak sorumluluklarımızı ve yükümlülüklerimizi artırır ama sektör olarak bu sorumluluğu üstlenmeye hazırız” dedi.
Yücel, “Doğayı koruyarak madencilik yapmak ve madeni atıl bırakmamak artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor. Bu nedenle, teşvik kapsamında olmayan madencilik teşvik kapsamına alınmalı, çünkü bu dönemde teşviğe daha çok ihtiyaç duyulacak” şeklinde konuştu.
Yücel, TBMM’ye sunulan ve madencilikte çevreyle uyum, rehabilitasyon, izin süreçlerinin sadeleştirilmesi ve stratejik maden yönetimi gibi alanlarda köklü değişiklikler öngören Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile ilgili olarak, üreticilere ağır yükümlülükler getirilmesine rağmen, sektörün bu sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunu vurgulayarak, “Çevre hassasiyetini esas alan ve yerli kaynakların stratejik bir bakış açısıyla değerlendirilmesini sağlayacak önemli bir adım atıldı” dedi.
Zeytinliklerin korunması temel esas
Zeytinlik alanların madenciliğe açılması konusunu da değerlendiren Yücel şunları söyledi: “Aksine, zeytinliklerin korunması temel esastır. Söz konusu düzenleme yalnızca Yeniköy Termik Santrali’ne özgü ve istisnai bir uygulamadır. Burada, devletin yıllarca işlettiği bir santralin hemen yanındaki kömür kaynağının kullanılmaması, dışarıdan ya da yurt dışından kömür taşınması anlamına gelir ki bu durum enerji arz güvenliğimizi zayıflatır ve arz sıkıntılarına davetiye çıkarır. Bu, ülkemize yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Türkiye’de ormanlık alanların yalnızca binde 3’ünde madencilik yapılmaktadır; zeytinlik alanlarda ise bu oran on binde 3’e kadar düşmektedir.”
Davul bakanlıkta, tokmak başkasında
Yetkilerin tek elde toplanmasının, madencilik ve enerji yatırımlarında karar alma, denetim ve uygulama süreçlerini uyumlu ve etkin hale getireceğini savunan Yücel, “Böylece ‘davul bakanlıkta, tokmak başkasında’ dönemi sona ermekte, yetki ve sorumluluk aynı elde birleşmekte. Bu düzenleme yalnızca izin süreçlerini hızlandırmakla kalmayacak; denetimi güçlendirerek çevrenin korunmasına, iş kazalarının önlenmesine ve yatırımların şeffaf, sorumlu ve güvenli şekilde yürütülmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye, enerji ve madencilikte çevreyle uyumu, kamu yararını ve güvenli üretimi esas alan modern bir modele geçiş yapmaktadır” dedi.
“Madencilik olmadan güçlü ekonomi mümkün değil”
Devlet katkı payı oranlarının artırılmasına da değinen Yücel, “Kamu gelirlerini güçlendirmek ve madencilik faaliyetlerinden elde edilen katma değerin topluma daha fazla yansıtmak amaçlanıyor. Ancak bu düzenleme, üreticiler açısından ek bir mali yük anlamına geliyor.
Zaten yüksek yatırım maliyetleri, uzun geri dönüş süreleri ve çevresel yükümlülüklerle faaliyet gösteren madencilik sektörü için devlet katkı payındaki artış, rekabet gücünü ve yatırım iştahını olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden madenlerin mutlaka yatırım teşvik sistemi kapsamına alınması gerekmektedir. Artan mali yük ancak böyle dengelenebilir ve yerli üretimin cazibesi korunarak ithalat bağımlılığı azaltılabilir. Madencilik olmadan sanayi, sanayi olmadan güçlü bir ekonomi mümkün değildir” dedi. Bu düzenlemelerin tüm sektör paydaşları tarafından desteklendiğine dikkat çeken Yücel, “Çevre hassasiyetini ve kaynaklarımızın verimli kullanımını esas alan bu adım, doğru bir yönde atılmış önemli bir adım.
Ancak mevcut haliyle yetersiz ve mutlaka daha da güçlendirilerek, kararlılıkla uygulanması gerekiyor. Ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın açıkladığı yeni teşvik sistemine madenlerin mutlaka dâhil edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü madencilik olmadan ve bu madenlerden uç ürünler üretilmeden ülke olarak güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomiye ulaşmamız mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Keyfîlik tarihe karışıyor
Madencilikte keyfîlik ve atıl bırakma devrinin kanuni düzenlemelerle sona ereceğini dile getiren Hasan Yücel, “Artık taahhüdünü yerine getirmeyen, yatırımını tamamlamayan ve doğaya verdiği sözü tutmayan üreticinin ruhsatı elinden alınabilecek. Sektörde dürüst ve kararlı yatırımcının önü açılırken yükümlülüklerini ihmal edenler sistem dışına çıkarılacak. Asgari arama veya üretim faaliyetleri gerçekleş-tirilmezse verilen teminat doğrudan Hazine’ye irat kaydedilecek. Yatırım programı iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleşirse ruhsat iptal edilecek” dedi.
Doğa kamu kaynakları kullanılmadan onarılacak
İşletme ruhsat bedeli kadar, her yıl alınacak olan rehabilitasyon bedelinin yalnızca doğanın onarımı için kullanılacağına vurgu yapan Hasan Yücel, “Bu kaynak haczedilemeyecek, devredilemeyecek, rehin edilemeyecek ve iflas masasına dâhil edilemeyecek. Eksik veya yetersiz rehabilitasyon yükümlülüğü hâlinde üretim faaliyetleri derhal durdurulacak. Kısaca, ‘Madencilik geçici, doğa kalıcıdır’ anlayışı artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor. Üstelik kamu kaynakları kullanılmadan, doğanın iyileştirilmesi tamamen üreticinin sorumluluğunda olacak” diye konuştu.
Doğa için peşin teminat sıfır taviz
Yeni kanun teklifinin, hem madenciliği çağdaş normlara taşıyacak hem de çevreyle uyumu kalıcı hale getirecek bir dönüşüm sürecinin kapısını araladığını dile getiren Hasan Yücel, “Teklifle, doğayı koruyarak madencilik yapmak artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline getiriliyor. Yeni düzenlemelerle madencilik faaliyetlerinde doğa için güçlü bir koruma kalkanı oluşturulmaktadır. Artık her madenci, doğayı eski haline getirmeyi taahhüt eden peşin bir rehabilitasyon bedelini ödemeden faaliyete başlayamayacak” ifadelerini kullandı.
“İhtiyaçlara yanıt veriyor; ama maddelerde iyileştirme yapılmalı”
Yeni kanun teklifine Madencilik Platformu’ndan değerlendirme geldi. Platformdan yapılan açıklamada, “Teklifte yer alan bazı düzenlemelerin, sektörümüzün uzun süredir dile getirdiği yapısal ihtiyaçlara kısmi de olsa yanıt verdiğini memnuniyetle ifade ederiz. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin daha öngörülebilir hale getirilmesi, izin başvurularının belirli süreler içinde sonuçlandırılmasına yönelik yaklaşım ve stratejik-kritik maden tanımlarının yasal bir çerçeveye oturtulması sektörümüz açısından olumlu gelişmelerdir. Ayrıca, ihale usullerinde sürecin kısaltılması da yatırım ortamının şeffaflaşması bakımından yerinde adımlardır” denildi. Bazı maddelerde iyileştirmelerin yapılması gerekliliğine dikkat çeken Platform şu noktalara dikkat çekti:
“Özellikle; ruhsat bedelinin yüksek olması; devlet hakkı oranlarındaki artışların diğer ülkelere göre çok fazla olması, IV. Grup bir ruhsat sahasına, birden fazla üst üste ruhsat verilmesi (örneğin; kömür ruhsatı üzerine, %25’ten fazla Al2O3 içeren kil ruhsatı, kuvars/kuvarsit ruhsatı üzerine altın, bor ruhsatı üzerine metalik maden veya toryum, uranyum ruhsatı gibi); ruhsat temdit edilme kriterlerinin yönetmelikle belirlenmesi; arama ruhsatlarında yatırım teminatı zorunluluğu ve ağırlaştırılmış iptal gerekçeleri, zeytinlik düzenlemesinin yalnızca belirli sahaları kapsaması; tüm orman alanlarının özel alan kapsamına alınması gibi konuların madencilik sektörü yararına yeniden gözden geçirilmesi isabetli olacaktır.”